Einstein’ın ATATÜRK’E, Yazdığı Mektup!

Ekselansları;

OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler , Almanya’da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe , bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler , yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.

Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları , hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.

Bu başvuruya destek vermek maksadıyla , hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum.

Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyarım.

Prof. Albert Einstein

Alıntı:

Albert Einstein, 1933’un 17 Eylül’ünde Ankara’ya, işte bu sıfatla, yani “OSE’nin Onur Başkanı” olarak bir mektup gönderdi. Einstein, son derece nazik bir dille yazdığı mektubunda Almanya’daki bazı yasalar dolayısıyla çok sayıda Alman bilim adamının mesleklerini icra edemez hale geldiklerini söylüyordu. Bilim adamlarının çalışabilecekleri bir ülke aradıklarını da anlatan Einstein, 40 kişilik bir uzman listesi hazırladıklarını yazıyor, bu kişilerin hiçbir karşılık beklemediklerini anlatıyor ve Türk Hükümeti’nin söz konusu bilim adamlarını kabul etmesi halinde sadece insani bir faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağını, Türkiye’nin bu kabulden büyük kazanç sağlayacağını da ifade ediyordu

Einstein, simdi Başbakanlığa bağlı olan “Cumhuriyet Arşivi’nde saklanan 17 Eylül 1933 tarihli mektubunu yazdığı sırada, Başbakanlık makamında İsmet Bey (İnönü) vardı. Belgenin üzerinde yer alan ve İsmet İnönü’nün el yazısıyla olan nottan anlaşıldığına göre İnönü, 9 Ekim günü bu mektubu “Maarif Vekilliğine”, yani Milli Eğitim Bakanlığı’na havale etti. Milli Eğitim Bakanı, o tarihte Reşit Galip Bey’di.

Albert Einstein’in mektubunun alt kısmında ve yanında el yazısıyla üç maddelik notlar bulunuyor. Reşit Galip Bey’e ait bu notlarda geçen “Teklif, mevzuat-i kanuniyemizle mutabık değildir”, “Bunları bugünkü şartlara göre kabule imkân yoktur.” biçimindeki ifadelerden, teklifin Bakanlıkça ilk aşamada kabul edilmediği anlaşılıyor.

Ancak Türkiye’nin bu tarihten hemen sonra 40’tan fazla Alman bilim adamını davet edip üniversitelerde görevlendirmesi ve Üniversite Reformu’nun da bu sırada yapılmasında, çok daha yüksek bir makam, yani bizzat Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal devreye girdi.

Bu konudaki bir başka kanıt da Princeton Üniversitesi’nde 1949 yılında Einstein ile görüşen İstanbul Teknik Üniversitesi’nin emekli hocalarından Prof. Dr. Münir Ülgür’ün yaptığı açıklama. Prof. Münir Ülgür, açıklamasında Einstein’in görüşme sırasında Atatürk’ü kast ederek: “Dünyanın en büyük liderine sahipsiniz. 1933’teki üniversite reformunuz sırasında benim de ülkenize davet edilmemi sağlamıştı.” dediğini aktarıyor. Bu ifadeler, Alman bilim adamlarının Türkiye’ye doğrudan doğruya Atatürk’ün talimatıyla gelmiş olduklarını göstermektedir.

Alıntı:
Başbakanın Einstein’ı reddettiği cevabı özetle şöyledir:

“Sayın Profesör,

Mektubunuzu aldım. Teklifinizin çok cazip olduğunu kabul etmeme rağmen onu ülkemizin kanun ve nizamlarıyla uyuşturma imkânı görmediğimi söylemek zorundayım. İçinde bulunduğumuz şartlarda bu beylerden daha fazla istihdam etmemiz maalesef mümkün değildir. İsteğinizi tatmin edememekten dolayı üzüntülerimi bildirir, en derin hislerime inanmanızı rica ederim.”

OSE : yahudi yardım kuruluşu

Mektubun kenarlarında ise “Teklifin kanuni mevzuata uygun olmadığı” yazıyormuş. Başka bir not ise şöyle : “Bunları bugünkü şerâite (şartlara) göre kabule imkân yoktur.”

Amaç sadece Türkiye’ye bilim adamları tarafından hizmet etmek miydi yoksa Yahudi nüfus korumak mı?

XsHJmo

wMBg7C

 

Y9JGF6

Önerilen makaleler