Ataturk Arap Baharini 89 yil once gormusdu

Mustafa Kemal 89 yıl önce Amerikalı gazeteci Marcosson’a verdiği röportajda Ortadoğu’ya ve bugüne değiniyor.

Amerika’da yayın hayatı bugün de süren ‘The Saturday Evening Post’ dergisinin yazarı Isaac F. Marcosson, 13 Temmuz 1923’te Ankara’ya geldi. Marcosson, Mustafa Kemal Atatürk ve Latife Hanım ile bir röportaj yaptı.

ÇOK ŞIK BİR KIYAFET İÇERİSİNDEYDİ
Bu görüşmeyle Marcosson’ın Anadolu gezisindeki izlenimlerinden oluşan yazı ilk kez Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin 1 Kasım 1984 tarihli birinci sayısında Prof. Ergun Özbudun’un Türkçe çevirisiyle yayımlandı. 20 Ekim 1923 tarihli “Kemal Paşa” başlıklı yazıda Marcosson, Atatürk için “Onu üniformalı göreceğimi zannediyordum. Oysa çizgili gri pantolon ve rugan ayakkabılarla siyah bir jaketataydan (kuyruklu ceket) oluşan çok şık bir kıyafet içerisindeydi. Kanat yaka ve mavili sarılı bir kravat taşıyordu” diye yazdı.

ORTADOĞU AYRINTISI
Atatürk’ün, Amerikalı gazeteci Marcosson’a verdiği röportajda söylediği sözlerin bir bölümü: “Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir…”

YENİ TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ DÜŞÜNCESİ
Çankaya’da gerçekleşen söyleşinin sonunda Atatürk, “Yeni Türkiye’nin ilk ve en önemli düşüncesi siyasal değil, ekonomiktir. Biz, dünya üretiminin de, tüketiminin de bir parçası olmak istiyoruz” diye devam etti.

Yine aynı görüşmede Mustafa Kemal “… Birleşik Devletlerin ideali, bizim de idealimizdir. Büyük Millet Meclisi’nin 1920 Ocağında ilân ettiği Millî Misakımız sizin Bağımsızlık Beyannamenize çok benzer. O sadece, Türk ülkesinin istilâdan kurtulmasını ve kendi kaderine hâkim olmasını ister. … O, halkımızın Misakı, anayasasıdır ve her ne pahasına olursa olsun bu misakı korumaya kararlıyız.” demişti.

DEMOKRASİ İNSAN IRKININ ÜMİDİDİR
Atatürk görüşmede Marcosson’un “Sizin için devlet yönetiminde ideal nedir?” sorusuna şu cevabı veriyor: “Pan-İslamizm, din ortaklığına dayanan bir federasyon demekti. Pan- Turanizm ise ırka dayanan aynı çeşit bir çaba ve ihtiras ortaklığını temsil ediyordu. Her ikisi de yanlıştı. Pan-İslamizm fikri, asırlar önce Viyana kapılarında, Türklerin Avrupa’da ulaştıkları en kuzey noktada öldü. Pan-Turanizm de, Doğu ovalarında mahvolup gitti. Bu hareketler fetih fikrine dayanıyorlardı. Uzun yıllar emperyalizm Avrupa’ya hâkim oldu. Ancak emperyalizm ölüme mahkûmdur. Bunun cevabını Almanya’nın, Avusturya’nın, Rusya’nın ve geçmişteki Türkiye’nin yıkılışında bulursunuz. Demokrasi, insan ırkının ümididir.”

KENDİ KADERİNİ TAYİN
Yeni Türkiye’nin temelindeki fikrin bu olduğunun altını çizen Mustafa Kemal “Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Kendi ekonomik ve siyasal kaderimizi kendimizin tayin etmesine müsaade edilmesini istiyoruz. Şunu da ilave edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan düşüncesini temsil eder” diyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nu yayılma, kuvvet ve zor kelimeleriyle tanımlayan Atatürk şöyle devam ediyor: “Woodrow Wilson’ın gayet iyi ifade ettiği self-determinasyon (kendi kaderini tayin) idealine dayanan, Türklere ait bir Türkiye istiyoruz. Bu milliyetçilik demektir ama Avrupa’nın pek çok yerlerinde self-determinasyon’u engelleyen bencil türden bir milliyetçilik değil. Ne de keyfi gümrük duvarları ve sınırlar demek. Bizim milliyetçiliğimiz ticarette açık kapıyı, ekonominin yeniden canlandırılmasını, bir vatanda beliren gerçek anlamda ülkesel bir vatanseverliği ifade eder.”

Önerilen makaleler