Atatürk’ün İzmir Limanını Terk Etmeyen İngiliz Donanmasının Komutanına Verdiği Tarihi Yanıt

By , in @Atatürk'ün Anıları on .

Gazi Mustafa Kemal Paşa; yabancı uyrukluların durumlarını konuşmak için gelen İngiliz Donanması Komutanı’na “Derhal limanı terk edin!” restini çekince bazıları korktu. Fakat savaş gemileri verdiği süre dolmadan ayrıldı

Anılarla Atatürk’ün İzmir’i / ARAŞTIRMA: Hanri BENAZUS YAYINA HAZIRLAYAN: Şevket ÖZÇELİK

YAVERİ SALİH BOZOK’TAN:
Kurtuluş sonrası İngiliz Donanması’nın İzmir Limanı’nda kalmaya devam etmesi Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı çok tedirgin etmektedir.
İngiliz Donanma Komutanı ziyaretine gelir. Gazi misafirperverlik gösterir. Amiral, kendi vatandaşları ile azınlıkların durumlarını sorar. Gazi; suç işlemeyenlerin İzmir’de kendisi kadar güvende olacaklarını, suç işleyenlerin adaletin huzuruna çıkacaklarını söyleyince sohbet gergin bir havaya girer.
Sonrası Salih Bozok’tan dinliyoruz:
“Donanma komutanı der ki:
– Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan Ordusu’ndan cesaret alan bazı Rum ve Ermeniler şımarıklık yapmış olabilir. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır. Hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kimseler, halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır!

EFENDİ DEĞİLSİNİZ
Son cümleye kadar gülümsemekte olan Mustafa Kemal Paşa, amiral tehdide kalkışınca sözünü bıçak gibi kesmiş:
– Şu “Efendi Devlet” rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz!
İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem!
Amiralin benzi kül gibi olmuş:
– İngiltere Hükümeti’nin tebaasını her yerde koruma hakkı, devletler hukukunun teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz…
İşte o zaman Mustafa Kemal Paşanın tepesi iyice atmış:

LİMANI TERK EDİN
– Arkaladığınız Yunan Ordusu’nun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk Ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı boşaltacak güçtedir de… Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!
Mustafa Kemal Paşa’nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi yüzünde şakladıkça, Amiral ne yapacağını şaşırmış ve;
– İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz? demiş.
Paşa burada son sözünü söylemiş:
– Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık… Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Bizim gözümüzde “Barış antlaşması yapmamış” iki devletiz. Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum!

BALMUMU HEYKEL
Amiral bu sözlerle bir balmumu heykeline dönmüş…
Şişe, gerine girdiği Mustafa Kemal Paşa’nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçülmüş ve sonunda kekeleyerek;
– Affedersiniz!
demiş ve yerlere kadar eğilerek geri geri kapıya gidip dışarı çıkmış.”
* * *
Görüşmeden sonra İngiliz Hükümeti Türk Hükümeti’ne ultimatom verir. Komutana söylenenlerin yazı ile teyidi istenir… İstenen yapılır.
Olay şehirde de duyulur ve Falih Rıfkı Atay’ın anılarına göre “Başımızı yeniden savaş belasına sokacağız” tedirginliği başlar.
Fakat birkaç saat sonra İngiliz ve Fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere bindirip sessizce çekip giderler.
Salih Bozok o anı şöyle anlatıyor:
“Verilen zaman bittiğinde, büyük İngiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik.
“O” ise, bakmıyordu bile…

SALİH BOZOK’UN ANLATTIĞI OLAY
Suikastçiye tabancasını uzatıp, ‘hadi vur’ dedi
İzmir’de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
“Ziya Hurşit’in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
NEDEN?
– Sen Mustafa Kemal’i öldürecekmişsin, öyle mi?
– Evet, dedi. Ben yine sordum:
– Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
– Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
– Sen Mustafa Kemal’i tanıyor musun?
– Hayır.
– O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
– Geçerken işaret edecekler, ‘Mustafa Kemal işte budur’ diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.
O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
– Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim.
Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Latife ile evlenmeye karar verdim
Yaveri Salih Bozok’tan bir anı daha:
“Mustafa Kemal Paşa’nın trenini Karşıyaka’da karşıladık. Beni kompartımanlarına yalnız olarak kabul buyurdular ve şu emri verdiler:
– Ben Latife Hanımla evlenmeye karar verdim. Babası burada ise, kendisini bu kararımdan haberdar eder ve hiçbir kimseye bir şey söylememesini de ilave edersin.
Muammer Bey’e, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kayınpederi olacağını söylediğim zaman, boynuma sarıldı. Biraz sonra da, Mustafa Kemal Paşa Muammer Bey’le tanıştılar.
Bir gün sonra, Muammer Bey evinde verilecek çay ziyafetine bizzat kendileri davette bulundu. Düğün töreni Uşşakizadelerin Beyaz Köşk adı ile bilinen evinde bir çay partisi adı altında gerçekleştirildi.
Mustafa Kemal Paşa; İslam usullerine göre sembolik olarak geline on gümüş dirhem vermeyi önerdi. Yanında bulunan Fevzi Paşa hemen takıldı:
– Kızı çok ucuza aldınız!….
Mustafa Kemal Paşa’nın aklında ise, çok yakın bir gelecekte, eski yöntemleri kaldırıp nikahların çağdaş bir şekilde Vali ya da belediye başkanını temsil eden bir kişi tarafından kıyılması vardı. Fakat Gazi Mustafa Kemal Paşa, o güne kadar, bunu yakınlarından başka kimseye söylememişti.”

KILIÇ ALİ ANLATIYOR:
Zübeyde Hanım Latife Hanım’ı uygun görmedi
Zübeyde Hanım doktorlarının İzmir’e gönderme kararını sevinçle karşılamıştı.
Latife Hanım onu Karşıyaka İstasyonu’nda karşılamış, oradan doğruca köşklerine götürerek orada misafir etmişti.
Zübeyde Hanım gayet zeki, iyi görüşlü, temiz kalpli bir Türk kadını idi.
Karşıyaka’da Latife Hanım’ı gördükten ve kendisi ile birkaç gün temas ettikten sonra Başyaver Salih Bey’i gizlice yanına çağırmış, yavaşçacık:
– Salih… Benim gördüğüme göre bu kızcağız ile oğlum mutlu olamazlar. Derhal beni geriye götür. Mustafa’mı bu işten vazgeçirteyim” demiş. Fakat çok arzu etmesine rağmen Zübeyde Hanım’ın bu isteğinin yerine
getirilmesi mümkün olamamış.”

İzmir hemşehriliği

Belediye ve vilayetin ortak kararını Atatürk “sonsuz sevinç ve övünçle” kabul etmişti

İzmir, Atatürk’e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif etti. Atatürk, 24 Eylül 1922’de “İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine” hitabı ile yazdığı mektupta, öneriyi şöyle diyerek kabul etti:
“İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz’e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir’imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.
Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz.
İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir’in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka, özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.
Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim.”

YARIN: 1. İKTİSAT KONGRESİ

Önerilen makaleler